20 Ekim 2011 * Verona
"Güzel
bir yermiş. Olabildiğince sakin ve tüm bu yeşillik.. İnsanın içi huzur doluyor
resmen."
"Evet,
şehirden uzak biraz ama sakinliği beni mutlu ediyor. Kalabalığa alışamadım
hiçbir zaman."
Tarık
ses tonunu biraz daha ciddileştirerek cevap verdi. Artık sorması gereken
sorular vardı.
"Abi
biliyorsun 20 yıldır senden haber alamıyoruz. Ve sonunda seni buldum, doğruyu
söylemeni istiyorum bana. Neden yaptın bunu? Ve ayrıca.."
Bilal
de biraz sinirli karşılık verdi ama sakinliğini de korumaya çalışıyordu.
"Ayrıca
ne Tarık! Ayrıca ne!? Hepiniz delirmiş durumdaydınız. Saçma sapan bir kitabın
peşinde harcıyorsunuz hayatınızı. Bunun yüzünden öldürdüğünüz insanları veya
ölen insanları hatırlatmama gerek yok."
Sonra
derin bir nefes aldı Bilal, ve daha sessiz konuşmaya başladı.
"Artık
yeni bir hayatım var Tarık ve burada mutluyum tamam mı? Size de hiçbir kin
gütmüyorum. Sadece benden uzak durun.. tek isteğim bu."
Tarık
Irreligioso konusunu açmak istiyordu ama abisinin hiç haberi yok gibiydi. O
yüzden biraz daha dolaylı sormak istedi.
"Abi
doğru söylüyorsun değil mi? Çünkü.."
"Çünkü
ne? Arkanızdan plan mı çevirdim sizce? İntikam mı? Komik olma Tarık.. Sizinle
işim yok."
Tarık
artık dayanamamıştı, "Peki girdiğin Irreligioso’ya ne demeli! Seni onların
arşivi sayesinde buldum!"
Bilal
şaşırmıştı ve durumu da şimdi anlamıştı.
"Demek
bu yüzden geldin ha. Ben de sanıyorum ki gerçekten beni arıyorsunuz. Babam
gelemedi bile değil mi korkusundan? Kim bilir hangi saçma görevin peşinde hala.
Tehdit miyim diye kontrol için mi geldin? Şu halime bak 45 yaşındayım Tarık,
yaşlanıyorum ve eskisi gibi fit de değilim. O işleri bırakalı çok oldu."
"Abi
saçmalıyorsun şu an, sinirden böyle söylüyorsun. Seni özledik ve merak ediyoruz
hepsi bu. Babam artık çok yaşlı ve o olaydan sonra zaten bıraktı her şeyi.
Şimdi tek yaptığı kahvede hikayeler anlatmak."
"Aslına
bakarsan Tarık, evet ilk başta çok sinirliydim. Gerçekten intikam istiyordum ve
Vicino'ya bağlı her şeyi bitirmek. Ama sonra.. vazgeçtim. Tüm bu kavga saçma.
Sadece hayatımı yaşamak istiyorum her şey için daha geç olmadan. Sonu
gelmeyecek bir şey için kendimi yıpratmak istemedim. Ve sadece attım bir
kenara. Hepsi bu. Sonrasında da burada yaşamaya başladım."
"Demek
o yüzden arşivlerindesin hala. Ama güncel resmin var, yani şu an ki
halin."
"Ne
var bundan kolay, internette bulamayacağın şey mi var? Gizlendiğim yok
kimseden. Sadece kendi hayatımı yaşamak istiyorum, artık bir eşim var ve
çocuklarım. Onlarla mutluyum ve onlarla yaşamak istiyorum. Amaçlar peşinde
koşmak istemiyorum. Yani.. sadece.. hepsi yorucu tamam mı?"
"Anlıyorum
abi. Dediğim gibi sadece seni merak ettik hepimiz."
Bilal
biraz daha sakinleşmişti.
"Az
önce babam hakkında söylediklerim için kusura bakma. Sadece.. bir türlü
affedemiyorum ve anlayamıyorum. Neden yaptı bunu?"
"Açık
olmak gerekirse abi ben olsam ben de yapardım. Bunu anlayabilmen için kitabı
okuyabilmen lazım. Sanki sana hükmediyor, gözün başka bir şey görmüyor, tüm
duyuların ve hislerinle kitaba uymak istiyorsun."
"Gerçekten
anlamıyorum sizi.. Neyse umrumda değil tamam mı. Unut gitsin. Başka şeylerden
konuşalım."
Bilal'in
bunu demesiyle uzun bir sessizlik oluştu. Sadece etrafı izlediler ve iki taraf
da herhangi bir şey söyleyemedi. Arada sırada Bilal'i -Edoardo'yu- tanıyan
birkaç kişi selam vermişti. Sonunda Tarık ayaklandı.
"Kardeşini
aç mı bırakacaksın? Buraya kadar gelmişim bir yemek ısmarlayıver artık?"
Bilal
Tarık'ın omzuna bir yumruk attı ve ikisi de gülmeye başladılar.
"Anca
aç olunca konuş zaten, işin gücün yemek.. Gel gel birkaç sokak ötede bildiğim
güzel bir yer var. Benim çocuklar pizzalarını çok seviyor. Ben daha çok
makarnaları tercih ediyorum, lazanyası da güzel tatmak istersen tabi.."
Omuz
omuza yürümeye başladılar restorana doğru iki kardeş, sanki hiçbir şey
değişmemiş gibi.
"Bu
arada yeğenlerimle ne zaman tanıştırıyorsun beni?"
"Geçeriz
yemekten sonra bizim eve, aslında sizleri çok merak ediyorlar biliyor musun?
Çok bahsettim sizden onlara..