Çarşamba, Mayıs 15

*3 - Bitiş ve Başlangıç

28.05.1992 - İzmir

                "Yani.. Bilal'ini nerede olduğunu bilmiyorsun baba."

                Selim, oğlu Yusuf'a her şeyi anlatmıştı. Çok zordu gerçi anlatmak ama bundan daha kötü bir duruma düşemezdi herhalde. Karşısında öylece oturan ve boş gözlerle bakan babasına sarıldı Yusuf.

                "Merak etme baba, her şey rayına oturur. Artık dinlenme vaktin gelmişti zaten. Hem torun geliyor yakında bak onla ilgilenirsin."
                Babasının moralini düzeltmeye çalışıyordu ama boşa uğraştığını kendi de biliyordu. Bilal ise ortadan kaybolmuştu ve babasına çok kızgındı. Olayların bu yönde gelişeceği konusunda babasını uyarmıştı. Fakat babası kitaba güvenmişti. Sonra da tek söyleyebildiği "Kitap ayrıntıları yazmaz evlat"tı.

                27.05.1992 - Saraybosna

                "Baba lütfen bunun seninle, bizimle bir ilgisi olmadığını söyle. Lütfen baba, gerçekten çok sinirliyim."

                Bilal eve sinirli bir şekilde girmişti ve direk babasına koşmuştu. Selim Bilal'in yüzündeki ifadeden sadece bir patlama olmadığını anlamıştı. Aklına kötü şeyler geliyordu ama inandırmamaya çalışıyordu.

                "Yoksa.. o.."

                "Lanet olsun! Evet! Gözlerimle gördüm baba, lütfen bizim bir alakamız olmadığını söyle! Lütfen baba bu pislikte biz yokuz değil mi? Orada yirmi masum insan vardı baba. Tek istedikleri ekmekti ve sonra ne oldu.. Allah kahretsin.."

                Söylemeye dili varmıyordu Bilal'in. Önce babasından bu işte olmadıklarını öğrenmek istiyordu ancak babası sadece susmakla yetiniyordu. Bilal anlamıştı artık, bu da Vicino işiydi.

                "Baba.. son kez soruyorum lütfen cevap ver.. Bu işle bir ilgimiz var mı? Cevap ver baba, çünkü annemin katili olmak istemiyorum!"

                Evet sonunda söylemişti acı gerçeği Bilal, Vase Miskindeki patlamada ölenlerden biri de Hüma idi. Selim kitaba güvenmişti. Fakat artık hayat arkadaşı yoktu yanında. Ve bombayı kendisi yerleştirmişti. Kullanıldığını hissediyordu ama Vicinoya saldıracak mecali kalmamıştı. Bitkin ve tükenmiş hissediyordu kendini. Ne ağlayabildi ne de bir şey söyleyebildi. Sadece yorulmuştu.

                "Lanet olsun bu kitaba baba! Seni kör etti, besbelli olan şeylerin üstüne gittin körü körüne. Vicinodan nefret ediyorum! Senden nefret ediyorum! Hepinizden nefret ediyorum ve hepinizi öldüreceğim baba! Lanet olsun.. annemin katiliyim.. lanet olsun.. lanet.."

                Ve çekip gitmişti Bilal. Selim her açıdan tükenmişti, hiçbir şeye tepki veremiyordu. Yaşadıklarının bir rüya olduğuna inanmak istiyordu. Uzun ve gerçekçi bir rüya.. ama değildi ve o da hızlı bir şekilde İzmir'e döndü. Her şeyi bırakmıştı ve bir bakıma öldürmüştü kendini. Her şeyin bittiği gün o da bitmişti. Ancak daha öncesinde yaşanan birçok şey vardı ve bunları İzmir'e döndüğünde birçok kişiye anlattı. Torunlarına, çocuklarına, arkadaşlarına, kahvedekilere birçok kişi Selim Ağa'nın hikayelerini dinlemeyi seviyordu. Fakat Tarık hariç, o babasının anlattıklarına çok ilgi duymuştu ve bir süre sonra fark etti ki bunlar gerçek.

                30.06.1995

                "Bu karmaşanın ne anlama geldiğini biliyorum baba. Ve o hikayelerin de gerçek olduğunu biliyorum. Ve senin bozduğun şeyleri düzeltmeye kararlıyım baba. Ayrıca Bilal'i getirmeye de kararlıyım. Artık 20 yaşındayım baba, bana bir şeyler öğretmelisin."

                "O kitaptan ne anladığını sanıyorsun evlat? Dediğin gibi sadece bir karmaşa. Bir önemi yok, unut gitsin."

                "Sonbahar rüzgarları yakındır dünyanın, yenilenmeye hazır hale gelecek silkerek dallarını. Ve sen dökülen yapr.."

                "..aprakları toplayacaksın ki insanlık huzura kavuşsun. Bunu gerçekten okudun mu evlat?"

                "Evet baba her şeyi çözebiliyorum, hatta bunu senin Prag'tayken yazdığını bile söyleyebilirim. Sanırım her şeyin başladığı gün."

                "Her şeyin başladığı gün.. inanamıyorum.. peşimi bırakmayacaksın değil mi? Ölene kadar.."