27.08.2011 * İzmir
"Her
şeyi bildiğinizi mi sanıyorsunuz? Gerçekten yaşadığınızı mı düşünüyorsunuz?
Evrenin ne kadar geniş olduğunu biliyor musunuz? Milyarlarca yıldızın,
gezegenin, sistemin olduğunu.. Oralarda neler olduğunu biliyor musunuz? Ya da
hemen yanımızdaki bahçede neler olduğunu.. Benim aklımdan geçenleri biliyor
musunuz? Konuştuklarımı görebiliyor musunuz? Tüm bunların ne manaya geldiğini
biliyor musunuz?"
Selim
yine etrafına toplamıştı herkesi ve anlatıyordu. Bu sorular üzerine bazıları
düşüncelere dalıyor, bazıları dikkat kesiliyor, bazıları ise birbirlerine
bakınıyordu. Selim anlatmaya devam etti.
"Ama
ben gördüm. Hem de hepsini, benim de ödülüm bu.. Görebiliyorum. Size
bahsettiğim kitap sayesinde. Tabi 19 sene önce bırakmıştım."
Aralarından
biri Selimin soluklanmasını fırsat bilip hemen atladı.
"Selim
Ağa ne zaman anlatacaksın bize bırakma nedenini?"
Selim
duruşunu hiç bozmadan "Bu anlayabileceğiniz bir şey değil.." deyip
çayından bir yudum aldı ve konuşmasına devam etti.
"Size
birçok şey anlattım ve nasıl görebildiğimi bilenleriniz vardır zaten.
Bilmeyenler için de söyleyeyim o kitabın adı Vicino. Bu kitabı herkes okuyamaz,
sadece belli seçilmiş kişiler okuyabilir. Bu öyle sandığınız gibi soyla
aktarılan bir şey değil. Sizi seçerler, kullanırlar ve sonunuz artık
belirlenmiştir. Onlardan kaçamazsınız. Tıpkı benim kaçamadığım gibi. Ama
bunları size anlatmama gerek yok."
Yine
o sırada başka biri daha böldü konuşmayı.
"Kitabı
anlayamayacağımızı nereden biliyorsun? Belki okuyabiliriz.."
Birkaç
kişi daha katılmıştı bu görüşe, Selim onları susturamayacağını anlamıştı.
Kitabın yanında olmadığını ancak onlara dili bildiğini ve bir şeyler
yazabileceğini söyledi. Bir kağıda bir şeyler yazdıktan sonra herkes dolaştırdı
kağıdı elinde. Birçok yorum çıkıyordu kağıt elden ele dolaşırken, bazen
gülüşmeler de geliyordu.
"Hadi
ama Selim Ağa resmen bir şeyler karalamışsın buraya."
"Burada gerçekten bir şey yazdığına inanmak
zor."
"Ağa
dediğin her şeye inanırım da burada bir şey yazdığına dair şüphelerim
var."
Ve
bu tarz yorumlar sürdü gitti. Fakat aralarından soruyu soran kişi
okuyabildiğini söyledi. Tüm gözler ona dönmüştü bir anda. Selim ne anladığını
söylemesini istedi.
"Burada
olduğunu biliyorum, seni kim gönderdi?"
Bu
cümle üzerine tekrar tüm gözler Selimin üzerindeydi.
"Güzel
tahmin evlat ama maalesef doğru değil. Doğrusunu maceramı anlattıktan sonra
söyleyeceğim. Evet ahali dikkat kesilin bakalım, Selim Ağanız sizi efsane
yolculuklarından birine daha götürüyor.."
Böyle
deyince herkes unutmuştu kitap olayını ve Selim Ağaya dikkat kesilmişlerdi. Ve
Selim başladı anlatmaya.
"Stalin'in
öldürüleceğini gördüğümde anlamıştım hayatımda tuhaflıklar olacağını
aslında.."
***
20.11.1956
* Budapeşte
"Aferin
evlat, ilk görevini başarıyla yerine getirdin. Endişe etmene gerek yok, zamanla
alışacaksın buna. Göreceğin şeylerin yanında ölüm çok basit kalacak."
Selim
Ekimin ortasından beri Budapeşte'deydi. İlk görevi olduğu için ona sadece
organize etme görevi vermişlerdi. Bir bakıma insanları ayaklanmaları için
provoke ediyordu da denebilir. Nitekim istedikleri de olmuştu. Zaten Stalin'in
ölümüyle birlikte Vicino ekibi işleri hızlandırmıştı. Macaristan bu planın ilk
ayağıydı. Ve başarıyla kısa bir süre içinde gerçekleştirilmişti.
Tabi
başarı Vicino'ya göreydi. Selim ise binlerce insanın ölümüne tanık olmuştu ve
pek de başarılı görmüyordu sonucu. Ayrıca ölenler dışında şehirden hatta
ülkeden kaçanlar da azımsanacak derece de değildi. Ama bırakamıyordu da bu işi.
Ekipten korktuğundan değil ama kitap ve sesler peşini bırakmıyordu.
1956'nın
başlarında bu durumu fark eden İzmir'deki Tahsin adlı kişiydi. Herhalde ellili
yaşlarındaydı. Ve kendisi de Vicino ekibindeydi ve ekipte kitabı
okuyabilenlerdendi. O tam aradıkları biriydi, genç kendine güvenen ve herkese
kendini sevdirebilecek biriydi.
Yılın
son çeyreğinde ortalık iyice karışmıştı devletin başındaki isimler sürekli
değişiyordu. Ve her seferinde de ülkedeki yasalar değişiyordu. Ancak Imre
Nagy'nin kısa süreli de olsa başa gelmiş olması Vicino ekibi için yetmişti.
Nagy görevden alındığında yerine geçen Erno Gero reformcuları kökünden kurutmaya
çalışsa da artık çok geçti. Selim ise yazdan itibaren ayaklanmanın temellerini
atmaya başlamıştı. Ancak yapabileceği tek şey buydu henüz doğru düzgün eğitim
almadan büyük işlere girişemezdi.
Sonuçta
öyle de oldu ayaklanma başladıktan sonra gerisi çorap söküğü gibi gelmişti.
Vicino seviniyordu ama Selim aynı durumda değildi. Hiçbir zaman bu kadar yoğun
ses ve görüntüye maruz kalmamıştı. Bir sürü insanın hayatları geliyordu gözünün
önüne, ölenlerin arkasında kalanların çığlıkları, kaçanların çaresizliği,
kalanların bitkinliği..
Ama
kaçamıyordu işte, bu işe devam etmek zorundaydı. Bununla başa çıkabilmeyi
öğrenmek istiyordu. Vicino ekibi ona hem yardım hem de dostluk edecek birini
verdiler. O da tıpkı Selim gibi 17 yaşında girmişti Vicino'ya ancak kitabı
okuyabilenlerden değildi.
***
27.08.2011
* İzmir
Selim
burada durdu ve sandalyesine yaslandı.
"Devamını
da artık başka bir zamana ahali. Şimdilik bu kadar yeter."
Bu
sözlerden sonra bir kısım yavaş yavaş dağılıyordu, bazıları da kendi aralarında
muhabbete devam etmeye başladılar. Selim ise ağır ağır kalktı sandalyesinden
dışarı doğru yöneldi. Kapıya yaklaşırken yazdığı şeyi okuduğunu iddia eden
gence seslendi.
"Bu
ihtiyara evine kadar eşlik etmek ister misin?"
Genç
kabul etmişti bu teklifi ve yürümeye başladılar.
"Demek
orada yazılanları bildiğini iddia ediyorsun."
"Aslına
bakarsan yüzde yüz eminim. Çünkü bende de o yetenekten var, hatta hepimizde
var. Ve oğlunda da var bunu biliyorum, bunun için geldim. Oğlunu aramıza
almaya, tabi onunla konuşmama izin verirsen."
"Neden
direk ona gitmedin ki? O küçük bir çocuk değil artık."
"Biliyorum
ama seni görmemi isteyen kişi.."
Selim
durumu anlamıştı, gencin geldiği yeri ve nedenini biliyordu.
"..Yohan
Lorm!"